Aile Arabulucuğunun Hukuki Alt Yapısı: Fas Örneği

Tübitak 1001/220K027 proje kapsamında bursiyerlerden Elif Kübra Türkmen “İslam Hukuku 8. Lisansüstü Öğrenci Sempozyumun”da “Aile Arabulucuğunun Hukuki Alt Yapısı: Fas Örneği” başlığıyla bir tebliğ sunmuştur. Tebliğ özeti aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir:
Aile içi çatışma çözümüne yönelik her topluluk kendi kültür ve değerleri kapsamında çeşitli yöntemlere başvururken, Fas sulh ve arabuluculuk faaliyetlerinin aktif olarak yürütüldüğü önemli bir vaka çalışması olarak ortaya çıkmaktadır. Fas Aile Kanunu üzerinde yapılan reformların ve aile hukukuyla alakalı gündemdeki tartışmaların odak noktalarından biri de boşanma oranlarının giderek yükselmesi ve kanunda yer alan eşler arasını uzlaştırma prosedürünün bu yükselişe dur deme noktasında yetersiz kalmasıdır.  
Dünyada daha etkili yöntemler ve çatışma çözümü uygulamaları aranırken, arabuluculuğun tarihteki yerini, arabuluculuğun modern dünyada nasıl gelişim gösterdiğini ve arabuluculuk eğitimi konusundaki girişimleri dikkate almak giderek daha önemli hale gelmektedir. Fas’ta hukuki sahada yaşanan aksaklık ve yoğunluk insanları alternatif yollar aramaya sevk etmekte ve eşler arasındaki uyuşmazlıkları giderme noktasında aile arabuluculuğu çalışmalarının daha etkili sonuçlar vermesi arabuluculuk müessesesine karşı ilgiyi arttırmaktadır. Nitekim son on yılda eşler arasındaki sorunların çözümünde alternatif yöntemlerin önemine, arabuluculuk uygulamalarının geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasına yönelik Fas’ta yapılan sempozyumların, programların ve akademik çalışmaların hızla arttığı gözlemlenmektedir. Bu da ülkedeki aile birliğinin muhafazasını sağlama noktasında aile arabuluculuğunun önemli bir alternatif yöntem olduğu yönündeki farkındalığın arttığını göstermektedir.
Taraflar arasındaki sorunları çözmede başvurulan bu alternatif yollar yeni bir araç değildir, insanlıkla beraber var olmuştur ancak yeni olan bu yöntemlerin günümüzde zorunlu hale gelmesidir. Zira aileyi koruma arayışına yönelik küresel farkındalık giderek artmakta olup aile üyelerinin haklarını korumalarına, birlik, beraberlik ve istikrarı sürdürmelerine yardımcı olan, yapıcı diyalog ortamının yeniden kurulmasına katkı sağlayan mekanizmaların teşvik edilmesi ve yaygınlaştırılması pek çok ülkede önemsenmekte ve bu noktada arabuluculuk müessesesi en etkili yöntemlerden biri olarak görülmektedir.
Bu çalışmasının amacı, Fas’ta aile içinde meydana gelen sorunların mahkeme dışında alternatif yollarla çözüme kavuşturulması fikrinin hayata geçirilebilmesi için hukuki olarak ne tür girişimlerin yapıldığını ve mevcut kanunların aile arabuluculuğunun sağlıklı bir şekilde yürütülmesinde yeterli olup olmadığını tespit etmektir.  Bu doğrultuda Fas hukukunda aile arabuluculuğunu ilgilendirebilecek kanunlar incelenecek ve ülkedeki aile arabuluculuk faaliyetlerinin hukuki alt yapısının iyileştirilmesi adına bazı tavsiyelerde bulunulacaktır.

İngiltere ‘de İslam Aile Arabuluculuğu-Tahkim Uygulamaları: Muslim Arbitration Tribunal (MAT) Örneği

Tübitak 1001/220K027 proje kapsamında bursiyerlerden Kübra Bilgin “İslam Hukuku 8. Lisansüstü Öğrenci Sempozyumun”da “ İngiltere ‘de İslam Aile Arabuluculuğu-Tahkim Uygulamaları: Muslim Arbitration Tribunal (MAT) Örneği” konusu hakkında bir tebliğ sunmuştur. Tebliğ özeti aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir:

İngiltere aldığı dış göçlerle içerisinde Müslümanlar, Hindular, Yahudiler ve Sihler gibi farklı dini azınlık grupların yaşadığı, hukuki çoğulculuk anlayışının var olduğu Hıristiyan bir ülkedir. İngiltere farklı dini gruplara 1996’ daki Tahkim Yasası kapsamında dini uyuşmazlıklarının çözümü için bazı haklar tanımıştır. Bu yasa kapsamında kurulan ve İngiltere ‘deki Müslümanlar için önemli bir kurum olan Müslüman Tahkim Heyeti (MAT)  Nuneaton ‘da 2007 yılında kurulmuştur. MAT, Anglo- Sakson Hukuku (Common law) ile İslam hukukunu mezceden senkretik bir hukuki iç yapıya sahiptir. İslam aile hukukunun önde gelen uygulayıcılarından biri olan bu heyet sistemi İngiltere’deki Müslümanların aile ve iş hukukuna dair davalarının çözümünde önemli bir role sahiptir. Bu bildiri de MAT ‘ın evlilik, aile içi uyuşmazlıklar, boşanma, muhāleʿa ve hidane gibi arabuluculuk ve tahkime konu olabilen davaları ele alınacaktır. Ayrıca bildiride, MAT ‘a başvuran Müslüm topluluğun diyani ve yasal sorunlarını çözerken başvurdukları metotlar ve yaklaşımlara değinilerek arabuluculuk ve tahkim pratiklerine de yer verilecektir.

Mısır’da Aile Arabuluculuğu ve Tahkimi Uygulamaları

Tübitak 1001/220K027 proje kapsamında bursiyerlerden Fulya Kuncak “İslam Hukuku 8. Lisansüstü Öğrenci Sempozyumun”da “Mısır’da Aile Arabuluculuğu ve Tahkimi Uygulamaları” çalışma konusu hakkında bir tebliğ sunmuştur. Tebliğ özeti aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir:

Mısır Ahvâl-i Şahsiyye kanunları İslam hukukuna dayanmaktadır. 1920 tarihli ilk kanun Osmanlı dönemi uygulamaları ve Kadri Paşa’nın risalesinin etkisiyle Hanefi mezhebinin görüşleri asıl kabul edilerek hazırlanmıştır. Günümüzde de bu etki devam etmekte ve kanun boşluklarının Hanefi mezhebine göre doldurulacağı merî kanunda yer bulmaktadır. Ancak 1920 kanunundan itibaren boşanmaya dair hükümler Hanefi mezhebinden değil ağırlıklı olarak Maliki mezhebinden iktibas edilmiştir. Buna göre kadınlara 1920’de kocanın nafakayı ihmali sebebiyle, 1929’da zarar sebebiyle boşanma hakkı ve son olarak 2000 de kocanın rızası aranmadan hul’ hakkı tanınmıştır. 1929 kanunuyla birlikte Tahkim uygulaması da formal olarak muhakeme usulüne eklenmiştir.

Mısır Arap devletleri içerisinde boşanma oranları en yüksek olan devletlerdendir. Boşanma davalarının sürekli artışı ve yargı üzerinde oluşturduğu yük sebebiyle 2004 yılında, uzman personellerin istihdam edileceği ve davaların hassasiyetle görüleceği aile mahkemelerinin açılması kararlaştırılmıştır. Yeni mahkemelerde, psikolog, sosyolog ve hukukçu uzmanların hizmet verdiği aile anlaşmazlıkları çözüm ofisleri de açılmıştır. Çözüm ofislerinin hizmete başlamasıyla tahkime ek olarak arabuluculuk da Mısır aile hukukunda alternatif çözüm yolu olarak kullanılmaya başlanmıştır. 2004 yılında, uzman personellerin istihdam edileceği ve davaların hassasiyetle görüleceği aile mahkemelerinin açılması kararlaştırılmıştır.Arabuluculuk ve tahkimin aile bütünlüğünü koruma ve tesis etmesi adına sisteme dahil edilmiş olması genel bir beklenti olmasının yanında, bazı araştırmaların ortaya koydu üzere, erkeğin tek taraflı yargı dışı boşama hakkı devam ederken ek yöntemlerin mahkeme sürecine dahil edilmesi kimi çevrelerce kadınların boşanmaya ulaşması ve kanuni cinsiyet eşitliği önünde bir engel olarak görülebilmektedir. Bu tebliğ Mısır’da var olan Aile Arabulucu-Hakemliği uygulamalarını, anayasanın gerekliliği olarak şerî olması zorunlu Mısır aile hukukunun çağın gerekliliklerine, modernist hukukçu ve kadın hakları savunucularının taleplerine uyması çabalarıyla geçirdiği reform süreçleri ve konu hakkında var olan tartışma ve karşı eleştirilere kısaca yer vererek açıklamayı amaçlamaktadır.

Amerika Birleşik Devletleri’nde İslam Aile Arabuluculuk ve Tahkim Uygulamaları: İslamic Tribunal Örneği

Tübitak 1001/220K027 proje kapsamında bursiyerlerden Yasemin Yıkar “İslam Hukuku 8. Lisansüstü Öğrenci Sempozyumun”da “Amerika Birleşik Devletleri’nde İslami Aile Arabuluculuk ve Tahkim Uygulamaları :İslamic Tribunal Örneği” adlı çalışma konusu hakkında bir tebliğ sunmuştur. Tebliğ özeti aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir:

Arabuluculuk ve tahkim, insanlar arasında meydan gelen ihtilafları çözme noktasında mahkemelere alternatif yolların başında gelmektedir. Son yüzyıl içinde gittikçe yaygınlaşan bu alternatif çözüm yolları daha ekonomik, sorunları daha anlayışlı bir çerçevede ve daha kısa sürede çözme gibi özellikleri sebebiyle tercih edilmektedir. Öte yandan Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere gibi ülkelerde yaşayan Müslümanlar, içinde bulundukları seküler ortamda başta aile olmak üzere hayatlarının tüm süreçlerini kendi dinlerine göre yaşama çabası içindedirler. Bu noktada, seküler yargı sistemi içinde İslam hukukuna göre sorunları çözmek için dinî arabuluculuk ve tahkim mekanizmalarını işleten Müslüman kurum ve imamların varlığı hayati bir önemi haizdir. Bu tebliğin konusu, Amerika Birleşik Devletleri’nde Müslümanların aile hayatlarıyla ilgili problemlerini çözen kurumlardan biri olan Islamic Tribunal’ın arabuluculuk ve tahkim uygulamalarıdır. Islamic Tribunal, Amerikalı Müslümanların iş hayatının yanı sıra özellikle evlilik problemleri, boşanma gibi durumlarda ortaya çıkan anlaşmazlıkları İslam Hukuku ilkelerince adalet ve hakkaniyet prensipleriyle makul ve uygun bir maliyet karşılığında en etkili şekilde çözme misyonunu üstlenen İslamî bir kurumdur. Kurumun en önemli hedefi ise İslâmî ilkelere göre ele alınan davalarda arabuluculuk ve tahkim kararlarının, dinî hükümlerden taviz verilmeden Amerika Birleşik Devletleri’nin federal ve eyalet yasalarıyla uyumlu ve her iki hukuk sistemi tarafından bağlayıcı kabul edilmesidir. Tebliğin ilk kısmında dinî tahkimin Amerika Birleşik Devletleri’ndeki yasal çerçevesine temas edildikten sonra ikinci kısmında Islamic Tribunal hakkında kısa bir bilgilendirme yapılacaktır. Üçüncü ve son kısımda ise Islamic Tribunal tarafından ele alınan arabuluculuk ve tahkim davalarının süreci, benimsenen ilkeler ve izlenen prosedürler incelenecektir.

Dr. Ali Ahmad Zahir, Batı’da İslam Aile Arabulucu-Hakemliği Uygulamaları: ABD ve İngiltere Örneği

TÜBİTAK 1001 220K027 No.lu proje kapsamında sitemizin düzenlediği İslam Aile Arabulucu-Hakemliği Uygulamaları uluslararası konferans dizisinin haziran ayı programında Dr. Ali Ahmet Zahir ağırlanmıştır. Dr. Zahir konuşmasına beşerî adalet kavramı ile Kur’an’ın adalet kavramı arasındaki farklardan bahsederek başlamış; seküler devletlerde yaşayan Müslümanların aralarında çıkan anlaşmazlıkların çözümünde İslam hukukuna başvurmalarının gerekliliğini ve önemini vurgulamıştır.

Amerika ve İngiltere’deki Şeriat konseylerinin uygulamalarına dair açıklamasını iki kurumsal yapının işleyişini kıyaslayarak sürdüren Dr. Zahir, İngiltere’de İslam hukuku alanındaki gelişmelerin Amerika’dan yirmi yıl kadar önceye dayandığını bu sebeple İngiltere’nin Amerika’ya kıyasla daha ilerlemeci bir yaklaşım sergilediğini dile getirmiştir.

Dr. Zahir, Müslüman nüfusun azınlıkta olduğu bu ülkelerde şeriat konseylerinin yasal bir tanınırlığının olmadığını, Müslümanların aralarında çıkabilecek muhtemel anlaşmazlıklarda İslam hukukuna göre hüküm verecek yetkin kişilerin devlet otoritesiyle atanmadığını bu sebeple cemaat liderlerinin ve İslam alimlerinin Müslüman halkın imamları olarak kadı/hâkim sıfatıyla bu görevini üstlendiklerini ifade etmiştir. Bununla birlikte Amerika’daki şeriat konseylerinin kapsamlarının sınırlı tutulduğunun, bunun birçok olumsuz etkisinin olmasının yanı sıra var olan konsey sayısının mevcut ihtiyacı karşılamak için de yeterli olmadığının altını çizmiştir.

Dr. Zahir, başlangıçta mali uyuşmazlık davalarının da konseylerin hizmet kapsamı içerisinde olmasına rağmen halihazırda bu alanda başvuru alınmadığını belirtmiştir. Zira mali uyuşmazlık davalarında tarafların Avrupa İslam Konseyi’nde verilen karardan memnun olmayarak daha sonra resmi mahkemelere başvurduklarını bu sebeple konseyin vakit ve emek kaybını önlemek amacıyla miras gibi mali uyuşmazlık konularında başvuruları kapattıklarını ifade etmiştir.

Texas Şeriat Konseyi ve New York Şeriat Konseylerinin çalışma usulleri hakkında da bazı açıklamalarda bulunan Dr. Zahir, hizmet verilen toplumun ağırlıklı olarak Hanefi mezhebinden olması sebebiyle konseylerdeki uygulamalarda öncelikli olarak Hanefi mezhebinin görüşlerine başvurulduğunu dile getirmiştir. Genel uygulama bu olmakla birlikte küreselleşen dünyanın değişen koşullarına paralel olarak durumların çeşitlendiğini bu sebeple farklı mezheplerin görüşleriyle amel etmenin bir ihtiyaç haline geldiğini belirtmiş, binaenaleyh fetva ve hükümde gerektiğinde başvurulması adına tüm mezheplerin görüşlerinin bir araya getirildiği bir havuz oluşturulduğunu ifade etmiştir. Farklı fıkhi görüşler arasında tercih usulü olarak öncelikle cumhurun görüşünün alındığını bu mümkün olmadığında ise mezhepler içerisinde var olan görüşlerden meşhur ve isabetli olduğuna kanaat edilenin benimsendiği belirtmiştir.

Dr. Zahir İngiltere’deki şeriat konseylerinin öneminin aile sorunlarının çözümü noktasında öne çıktığını ve başvurularda muhâlea‘ davalarının ağırlıkta olduğunu ifade etmiştir. Uygulamalarda konseylerin karşılaştıkları sorunlara da değinen Dr. Zahir, bu sorunların başında, tek taraf olarak başvuran kadınların davalarının hemen sonuçlanması için acele etmelerinin geldiğini belirtmiştir. Taraflardan diğerine ulaşmadan davayı sonlandırmak mümkün olmadığı için doğal bir süreç olarak işlemlerin uzadığını, her hukuki kurumda bunun anlaşılabilir bir uygulama olmasına rağmen şeriat konseylerinin bu konuda haksız eleştirilere maruz bırakıldığını ifade etmiştir. 

Şeriat konseylerinde yalnızca aile uyuşmazlıkları için genel bir danışmanlık hizmeti verildiğini alanda eğitimli personelin eksikliği sebebiyle psikolojik desteğe ihtiyaç duyan tarafların kurum dışı uzmanlara yönlendirildiklerini belirtmiştir.

Geleceğe yönelik eylem planlarından da bahseden Dr. Zahir, Amerika’da bulunan bütün şeriat konseylerini kapsayan bir çatı konsey kurmak istedikleri ve bu amacı gerçekleştirmek için Kuzey Amerika İslam Konseyi (ICNA)  ve  Kuzey Amerika Müslüman Hukukçular  (AMJA) gibi büyük kuruluşlarla ön görüşmeler yaptıkları bilgisini paylaşmıştır.

Konferansın tamamını izlemek için tıklayınız.

Avukat Nur Snovber: Ürdün’de Aile Arabulucu-Hakemliği Uygulamaları

TÜBİTAK 1001 220K027 No.lu proje kapsamında sitemizin düzenlediği İslam Aile Arabulucu-Hakemliği Uygulamaları uluslararası konferans dizisinin ağustos ayı programında Ürdün Aile Arabuluculuğu bürolarında görevli Avukat Nur Snovber ağırlanmıştır.

Avukat Nur Snovber, Ürdün Aile Arabuluculuğubürolarının idarî tahkim ve aile ıslah ofisleri genel müdürlüğüne bağlı olarak çalıştığını ve her mahkemenin bir arabuluculuk ofisinin olduğunu belirtmiş, uygulamalarda birden fazla ülkenin örnek alındığını, bunların başında Birleşik Arap Emirlikleri, Fransa, Malezya gibi ülkelerin geldiğini ifade etmiştir.

Av. Snovber her arabuluculuk bürosunda bir müdürün bulunduğunu, yönetmelikle sabit bir şart olamamakla birlikte bugüne kadar tüm müdürlerin kâdılardan atandığını, bürolarda görevli arabulucuların ise yargı mensubu olmaları zorunlu olmayan sosyoloji, psikolojik rehberlik, hukuk ve ilahiyat alanında en az lisans sahibi kişilerden seçildiğini belirtmiştir.

Arabuluculuk bürolarına başvurunun mahkemeden havaleyle mümkün olduğunu gibi dava açma öncesinde bireysel başvuruların da kabul edildiği belirten Av. Snovber, dava süreçlerinin daha kısa sürmesi sebebiyle tarafların mahkeme yerine arabuluculuk bürolarını öncelikle tercih ettiklerini ifade etmiştir.

Av. Nur Snovber’in Ürdün Aile Arabuluculuğu uygulamaları hakkında paylaştığı bilgilere göre: Arabuluculuk merkezlerinde işlemler en geç bir ay içerisinde sonuçlanmakta, sulh oturumlarında mümkünse evlilik birliğinin devamına yönelik sulh sağlanmakta, değilse boşanma sürecinde ve sonrasında -hadane velayet vb.- tartışmaya konu olması muhtemel meselelerin çözümüyle eşlerin anlaşmalı olarak ayrılmalarına yardımcı olunmaktadır. Çekişmeli eşler arasında sulh sağlanamadığında büro, tarafları ilgili mahkemeye havale etmektedir. Sulh oturumları sırasında beyan edilen hiçbir bilgi kayda geçirilmemekte ve taraflardan iddialarını ispat için herhangi bir kanıt istenmemektedir. Büro yetkilileri gerekli gördüğü takdirde dava sürecinin sağlıklı bir şekilde sürdürülmesi ve tamamlanması için psikolog ya da hukuki bilirkişi gibi uzmanlardan yardım istenebilmektedir.

Av.Snovber, Ürdün aile mahkemelerinde eşler arasında sulh sağlanması amacıyla tahkimin de bir alternatif yöntem olarak kullanıldığını ancak eşlerin tahkim yerine öncelikle arabuluculuğu tercih ettiklerini belirtmiştir. Tamamen yargı içi bir uygulama olan tahkimde hakemin görevinin kâdı gibi eşlerin davasını sonlandırmak olduğunu, tahkimi kabul eden eşlerin zımnen hakemin her kararına razı olmayı kabul ettiklerini, arabuluculukta ise arabulucunun belli tavsiyelerde bulunarak kesin kararı taraflara bıraktığını bu sebeple arabuluculuğun tahkimden daha avantajlı bir yöntem olarak görüldüğünü ifade etmiştir.

Ürdün Arabuluculuk Bürolarının beklenen faydayı sağladığını belirten Av. Snovber, istatistiklere göre büroların 2015 yılında açıldığından bu yana talak davalarında kayda değer bir azalma olduğunun altını çizmiştir.

Konferansın tamamını izlamak için tıklayınız.